Mahalle Afet Gönüllüleri Acil Müdahale Derneği

-
Aa
+
a
a
a

Mahalle Afet Gönüllüleri Acil Müdahale Derneği YK Başkanı Hüseyin Karadayı ile MAG AME’nin çalışmalarını, temsilciliklerini, Silivri Depremini takip eden saatlerde aldıkları önlemleri, yürüttükleri çalışmaları, AFAD, valilik, kaymakamlıklar, İBB ve ilçe belediyeleri ile ilişkilerini konuşuyoruz.

""
Mahalle Afet Gönüllüleri Acil Müdahale Derneği
 

Mahalle Afet Gönüllüleri Acil Müdahale Derneği

podcast servisi: iTunes / RSS

Gürhan Ertür:Apaçık Radyo'da Altın Saatler programındayız. Bugünkü programı Mehmet Nuray Aydınoğlu, Aziz Şasa, Muzaffer Tunçağ ve Ben Gürhan Ertür birlikte sunuyoruz. Teknik masada ise Mert Erdoğan sesimizi sizlere ulaştırıyor. 

Bugün konuğumuz Hüseyin Karadayı, MAG-AME’nin yönetim kurulu başkanı. Afet eğitimleri, arama kurtarma eğitimleri organizasyonu ve afet ve acil durum olaylarında arama kurtarma operasyonları uzmanı. Bugün programımızda ne yapacağız onu kısaca aktarayım. 

Geçtiğimiz iki hafta Altın Saatler’de Kadıköy Caferağa Muhtarı Hanife Dağıstanlı ve Bakırköy Kartaltepe Mahallesi Muhtarı Didem Koryürek Armutlu ile gerçekleştirmiştik. Bu programlardan amacımız afet zararlarını azaltmak, afet dönemlerinde aktif çalışmalar gerçekleştirmek amacıyla örgütlenen mahalleleri, bu tür faaliyetlere öncülük eden muhtarları tanıtmak idi. Bugün ise Hüseyin Karadayı ile mahalle örgütlenmelerine, afetlere hazırlık çalışmalarında destek veren, eğitimler veren MAG-AME’nin çalışmalarını, temsilciliklerini Sevimli Silivri depremini takip eden saatlerde aldıkları önlemleri AFAD, Valilik, Kaymakamlıklar, İBB yani İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve ilçe belediyeleri ile ilişkilerini konuşmak istiyoruz. 

Hüseyin Karadayı: Merhaba Gürhan Hocam.

G. E: Merhaba Hüseyin. Biraz MAG-AME’den bahsedebilir misin? Biz seninle en son programımızı 13 Mart 2024 tarihinde yapmışız. Yani bir yılı aşkın bir süre önce. MAG-AME nedir? Neler yapmaktadır? Bunları bize biraz aktarabilir misin?

H. K: Tabii ki, kısaca anlatayım. 1999 depremi sonrasında, Elvan Cantekin hocamızın da mimarlarından biri olduğu Mahalle Afet Gönüllüleri (MAG) çalışmasıyla başladık. Daha sonra MAG Vakfı kuruldu. 2010 yılında ise Mahalle Afet Gönüllüleri Acil Müdahale Derneği'ni kurduk, öncelikle İstanbul’da.

Amacımız, mahalle afet gönüllülerinin yaygınlaşmasını sağlamak, sahada eğitimlerin en az maliyetle en çok sayıda kişiye ulaşmasını ve mahallelere erişimi sağlamaktı. Aynı dönemlerde AFAD kuruldu. Sivil savunmayla başlayan afet yönetimi süreci, AFAD’ın kuruluşuyla yeni bir yapıya kavuştu. Mahallelerdeki ekiplerin organize edilmesiyle, 2015 itibariyle İstanbul’da ve Türkiye genelinde Mahalle Afet Gönüllü Projesi’nin, Mahalle Afet Gönüllüleri Acil Müdahale Derneği tarafından yürütülmesi süreci başladı. Bu süreçte gönüllülerin bulunması, eğitimlerinin verilmesi ve AFAD’ın akreditasyon sistemi kapsamında ulusal ve uluslararası arama-kurtarma operasyonlarına katılabilecek bir ekip yapısına ulaşılması sağlandı.

Şu anda Mahalle Afet Gönüllüleri, yani MAG’ların Türkiye genelinde 41 ilde örgütlenmesi ve eğitimlerin verilmesi çalışmaları yürütülüyor. 2022 yılında temsilcilikler oluşturuldu. Bu yapı, MAG ekipleri arasındaki koordinasyonu sağlarken aynı zamanda 41 ilde Türkiye MAG Koordinasyonu’nun oluşmasına katkı sundu. Ayrıca, AFAD’la kurumsal düzeyde ilişki kurulması ve mahalle afet gönüllülerinin afet çalışmalarına etkin biçimde katılımı da bu süreçte geliştiriliyor.

G. E: Ne tür eğitimler veriyorsunuz Hüseyin?

H. K: Bizim öncelikli projemiz aslında MAG. Yani burada en önemli proje MAG. Biz MAG-AME'yi öncelemiyoruz çünkü MAG-AME'nin görevi, Türkiye'de mahalle afet gönüllülüğünün yaygınlaşmasını sağlamak. Yani toplum temelli afet hazırlık çalışmasının hayata geçirilmesi, bunun bir yerel kapasiteye dönüşmesi; afet öncesi hazırlık, afet anında doğru müdahale ve koordinasyonun sağlanması, ilk 72 saatin etkin bir şekilde yönetilmesi ve daha sonra iyileştirme sürecine, yani üçüncü aşamaya, yerelde gönüllülerin katılımının sağlanması hedefleniyor. Eğitimlerimizi de buna yönelik yapıyoruz.

Bu konuda şu anda üç tür eğitimimiz var. Aslında 2000 yılında başlayan Mahalle Afet Gönüllüleri çalışmasını önemli ölçüde geliştirdiğimizi söyleyebilirim. Buradaki en temel unsur, mahalle bazlı eğitimlerin gerçekleşmesi. Bu yüzden de 2000 yılından beri devam eden ve içeriğini geliştirdiğimiz temel MAG eğitimlerimiz var. Bu, her MAG’ın aldığı ve aldığı takdirde kendi mahallesindeki MAG ekiplerine dahil olabileceği bir eğitim.

Bir diğer eğitimimiz, bu çalışmayı senkronize bir şekilde sürdürebilecek, ekiplere liderlik edebilecek, eğitim verebilecek, sahada çalışabilecek, koordinasyon sağlayabilecek ve AFAD ihtiyaç duyduğunda afet ve acil durumlarda görev alabilecek kişilere yönelik ileri seviye eğitimler. Bu da 100 ila 220 saatlik arama kurtarma eğitimlerinden oluşuyor. Bu eğitimleri tamamlayanlar, AFAD’ın kentsel arama akreditasyonu sürecine dahil ediliyor ve sınavları geçerek AFAD tarafından akredite ekipler haline geliyorlar.

Üçüncü eğitimimiz ise daha önce olmayan, destek MAG gönüllüsü eğitimi. Bu dört saatlik bir eğitim. Amacımız, mahalledeki afet gönüllülerinin, ki bunlar genelde 25 ila 60 kişi gibi, etrafında, mahalleyle birlikte çalışabilecek bir kapasite oluşturmak. Çünkü yalnızca 10 bin, 20 bin ya da 100 bin nüfuslu bir mahallede 30-60 kişilik bir ekibin başarılı olması zor. Ama bu ekiplerin liderlik yapabilmesi ve mahalledeki komşularıyla birlikte organize çalışabilecek bir yapıya kavuşması gerekiyor. Mahalleliyle bir organizasyon ilişkisi kurmaları gerekiyor.

Bu yüzden yaklaşık 4-5 yıldır her MAG’a mahallede bir görev veriyoruz. Her MAG’ın kendi mahallesinde, sorumlu olduğu sokakta en az 10 destek gönüllüsü edinmesini istiyoruz. Bu destek gönüllülerine 4 saatlik bir farkındalık ve birlikte çalışma becerileri eğitimi veriliyor. Böylece MAG’lar, bu kişileri kendi kapasitelerine dahil ediyor. Yani 30 kişilik bir MAG ekibi, bu yöntemle 300’ün üzerinde bir destek yapısına ulaşıyor. Böylece mahallede afet hazırlığı ve afet sonrası ilk müdahale kapasitesi, daha gerçekçi ve uygulanabilir hale geliyor. Temelde bu üç aşamalı eğitim yapısını sürdürüyoruz.

G. E: Şöyle bir özet yapmak mümkün herhalde: Bir yönüyle arama kurtarma ekiplerinin eğitimini gerçekleştiriyorsunuz.

H. K: Doğru.

G.E.: Bir başka açıdan da mahallelerde gönüllülerin eğitimini gerçekleştiriyorsunuz ki, herhangi bir afet durumunda sahadaki işleri gerçekleştirecek olanlar onlar. Herhalde bunların içinde lojistik, belki acil bir ön sağlık muayenesi gibi konular da var. Bu çerçevede, mahallelerin afetler karşısındaki dayanıklılığını artırmaya yönelik bir çalışma olduğunu anlıyoruz. Doğru herhalde, değil mi?

H.K.: Kesinlikle Gürhan Hocam. Zaten şöyle bir durum var: Uzun süredir Türkiye’nin de taraf olduğu uluslararası bir sözleşme olan Sendai Çerçeve Sözleşmesi var. Yanlış hatırlamıyorsam, şu an uygulamada olan versiyonu 2028 yılında güncellenecek. Bu çerçeve sözleşmede en temel madde, toplumun afet yönetimine katılımı.

Aslında bu madde önceki çerçeve sözleşmede de vardı; yani 2000’li yıllarda gerçekleşen sözleşmede de toplumun katılımından bahsediliyordu. Ama bence bu yeni sözleşme ile önceki arasındaki en önemli fark, toplumun yetki ve sorumluluk devriyle sürece dahil edilmesinin açıkça vurgulanması. Bu, bence en temel ve en can alıcı nokta. Biz de bunu çok önemsiyoruz çünkü aslında 2000 yılından beri Mahalle Afet Gönüllüleri’nin temel yaklaşımı buydu: yerelde olması, kendi mahallesinde yapılanması, bu yapının sokağa kadar inmesi ve afet yönetimine katılım sağlaması.

Burada önemli olan, toplum temelli afet yaklaşımının uygulanabilir olması. Yani mesele sadece arama-kurtarma değil. Toplumun afet yönetimi içinde bir sorumluluk bilinciyle yer alması, bu sürece aktif şekilde katılması gerekiyor. Bu nedenle biz diyoruz ki: Madem ki mahalleli bu sürecin bir parçası olacak, o zaman AFAD’ın gerçekleştirdiği Türkiye Afet Müdahale Planlaması, risk azaltma planlamaları gibi çalışmaların da içinde yer almalı. Eğer toplum bu süreçlerde yoksa, herhangi bir sorumluluğu yoksa, zaten bu planların dışında kalıyor demektir.

Biz mahallelerde yaptığımız çalışmalarla, örneğin en az otuz kişinin gönüllü olduğu ve doğrudan kendi mahallesiyle iletişim kurarak ve mahalleliyle birlikte bu sürece dahil olarak, sadece otuz kişinin değil, tüm mahallenin sorumluluk aldığı bir yapı kurmaya çalışıyoruz. Böylece herkesin yaşadığı evin içine girmiş oluyoruz ve onlarla birlikte afet öncesi risk yönetimini gerçekleştiriyoruz. Afet anında da, kamu kurumlarının ulaşmakta zorlandığı ilk 72 saatte, mahalledeki bu yetki ve sorumluluk bilinciyle hızlı bir müdahale yapabileceğimizi düşünüyoruz.

MAG’ın temelinde de bu vardı ve biz bu temel üzerinden yapıyı geliştirdik. Yani mahalleliyi sürece dahil etmek, bu süreci onların kendi işi, kendi sahiplendiği, aidiyet hissettiği bir proje haline getirmekti. Bu konuda da başarılı olduğumuzu düşünüyorum.

G.E.: Evet. Anlattıklarınızdan anladığım kadarıyla, İstanbul dışındaki, yani merkezde bulunan MAG dışındaki kuruluşlar kurumsal olarak size bağlı değil. Yani siz kendi yöntemlerinizi ve organizasyon yapınızı öneriyorsunuz, bunun üzerine hem İstanbul’un ilçelerinde hem de diğer illerde bu yapılar oluşturuluyor. Doğru mudur?

H.K.: Ya, kısmen doğru Gürhan Hocam. Ama şöyle bir şey var: Şimdi biz artık 2000 ya da 2010 yılındaki afet sistemine sahip değiliz. Daha gelişmiş bir afet sistemimiz var, elbette henüz yolun başındayız, tam oturduğu söylenemez ama 99 öncesi gibi değiliz. Aynı şekilde 2010'a kadarki dönemdeki konumda da değiliz. Çünkü o yıllarda, yani 2013’e kadar, Türkiye Afet Müdahale Planlaması diye bir yapı yoktu. Risk azaltma planlamaları gibi bütüncül yaklaşımlar da mevcut değildi. Bugün ise bunlar var ve bu gelişmeler çok kıymetli.

Şimdi burada önemli olan, "bütünleşik afet yönetimi" dediğimiz yaklaşımın hayata geçirilmesi. Yani kamu, üniversiteler, özel sektör ve toplumun birlikte çalıştığı bir yapıdan söz ediyoruz. Bu sistemde en kırılgan, en hassas kesim olan toplum ve mahallelerin de doğrudan yer alması gerekiyor. Çünkü afetin ilk etkilediği yer mahalle ve orada yaşayan insanlar.

Bizim yaklaşımımız da bu bütünleşik afet yönetimi anlayışıyla örtüşüyor. Yani her kurumun, her STK’nın olduğu yerde, birlikte çalışabilen, birbirine temas edebilen, işbirliğine açık bir yapıyı savunuyoruz. Diğer STK’larla rekabet ya da çatışma değil, koordinasyon içinde, eşgüdümlü bir şekilde çalışmak gerektiğini düşünüyoruz. Bu anlayış, Türkiye Afet Müdahale Planlaması’nın da hedeflediği şey aslında. Biz de bu planlama içinde “destek çözüm ortağı”yız.

Toplum temelli afet yönetiminin yerleşebilmesi için en önemli adım ise “yetki ve sorumluluk devri”. Bu, Sendai Çerçeve Sözleşmesi’nde de açıkça vurgulanan bir konu. Bu bağlamda geliştirilen akreditasyon süreci, afet alanında çalışan tüm yapıların belli standartlara ve kriterlere uymasını hedefliyor. Eksikleri olsa da bu sürecin Türkiye’de önemli bir boşluğu doldurduğunu düşünüyorum. Her kurum ve STK kendi örgütlenmesini kuruyor olabilir ama Türkiye Afet Müdahale Planı’nın içinde yer almak, o “bütünleşik” yapının parçası olmak esas önemli olan. Ve şunu açıkça söyleyeyim: Bu konuda alçakgönüllü davranmayacağım. Türkiye’de toplum temelli afet yaklaşımı denince, arama kurtarma odaklı değil, mahalle temelli bir sistemden söz ediyorsak, bunun adresi Mahalle Afet Gönüllüleri’dir.

17 Ağustos’un bize öğrettiği en büyük ders, afete hazırlığın sadece arama kurtarmayla sınırlı olamayacağıdır. Hazırlık, toplumun kendi yaşadığı yere, mahallesine odaklı bir yapılanma ile olur. Bu nedenle Mahalle Afet Gönüllüleri’ni sadece bir dernek ya da üyelik yapısı olarak değil, toplum temelli bir proje, kolektif bir hareket olarak görüyoruz. Herkesin, toplumun her kesiminin bu çalışmanın bir parçası olmasını istiyoruz. O yüzden de Mahalle Afet Gönüllüleri, Türkiye için çok önemli bir projedir, diyorum.

G.E.: Evet, bizim de önem verdiğimiz nokta bu zaten. Arama-kurtarma elbette son derece önemli ama mahalle örgütlenmesi dediğimizde bunu sadece arama-kurtarmayla sınırlamak da büyük bir hata olur. Bu konuda sizinle hemfikiriz.
 Ama ben soruma döneyim: Örneğin Kocaeli’de bir MAG kurulurken, bunu siz mi kuruyorsunuz? Yoksa oradaki insanlar sizden danışmanlık ve eğitim alarak mı bu yapıyı oluşturuyor? Esas merak ettiğim bu.

H.K.: Tabii ki, biz hiçbir yerde doğrudan MAG kurmuyoruz. Biz sadece bu yapının oluşmasında bir aracıyız. Yani Kocaeli’de, İzmir’de, Muğla’da veya başka bir yerde, o mahallenin insanlarını bu projeye davet ediyoruz. Onlara kriterleri, yöntemi ve eğitimi sunuyoruz. Ama kuruluşu onlar gerçekleştiriyor. Biz gidip orada bizzat MAG kurmuyoruz. O yüzden evet, bu anlamda doğru: Biz kurmuyoruz, kurulsun diye destek oluyoruz.

G.E.: Evet, benim ilk başta sorduğum sorunun devamı gibi aslında bu. Bir de temsilcilikleriniz var. O konuda da bilgi verir misin? Bu temsilcilikler doğrudan size bağlı kuruluşlar mı?

H.K.: Evet, temsilciliklerin tamamı Mahalle Afet Gönüllüleri Acil Müdahale Derneği’ne bağlı olarak kuruluyor. Ama şunu özellikle belirtmek isterim: Biz, klasik dernekçilik anlayışından uzak durmaya çalışıyoruz. Dernek bizim için esasen devletle olan kurumsal ilişkiyi kurmak için gerekli bir araç.

Bir şehirde mahalle afet gönüllülüğü projesi başlatmak istediğimizde, valilikle, AFAD’la, belediyelerle kurumsal ilişki kurulması gerekiyor. Eğer bu ilişkiyi biz İstanbul’daki genel merkezden yürütmeye kalkarsak, bu Türkiye’nin gerçekleriyle uyuşmuyor. Çünkü her yerin kendine özgü bir demografisi, sosyolojisi, insan yapısı var. Bu yüzden biz orada bir temsilcilik oluşturuyoruz ve bu temsilcilik, tamamen o yereldeki insanlardan oluşuyor. Onlar kendi valilikleriyle, AFAD’larıyla, muhtarlıklarıyla, belediyeleriyle ilişkilerini doğrudan kuruyorlar. Yani yukarıdan aşağıya çalışan, genel merkezin talimatlarını alan bir yapı değil bu.

G.E.:Yani yatay bir örgütlenmeniz var.

H.K.: Aynen öyle. Bu bizim için çok önemli. Hatta şöyle diyeyim: Aynı ilçede birden fazla mahallede MAG örgütlenmesi yapılmışsa, biz o ilçeyi nüfusuna ve coğrafi yapısına göre bölgelere ayırıyoruz. Anadolu’da bazı mahalleler çok küçük olabiliyori bin, iki bin nüfuslu yerler. O zaman o mahalleleri birleştirerek birinci bölge, ikinci bölge gibi MAG ekipleri kuruyoruz.Bu ekiplerin her birinin kendi MAG kurulları oluyor. MAG’ın temel yapı taşlarından biridir bu kurul. Başında muhtar bulunur, gönüllü koordinatör, lojistik, haberleşme, risk ve hasar tespit sorumluları yer alır. Bu kurul, sadece mahallenin değil, aynı zamanda ilçedeki diğer MAG ekipleriyle birlikte ilçe koordinasyonunu da oluşturur.

Yani valilik ya da belediyelerle kurulacak temsiliyetler, bu ilçe koordinasyonları üzerinden gerçekleşir. O şehirde kurduğumuz temsilcilik, yereldeki gönüllülerin adına karar veren ya da doğrudan her şeyi yöneten bir yapı değildir. Temsilcilik, yasal prosedürleri yürütmek, Dernekler Masası’na karşı sorumlulukları yerine getirmek ve AFAD ya da Bakanlık gibi kurumlarla resmi yazışmaları yapabilmek için vardır.

Ama işin sahadaki yürütücüsü mahallelerdeki MAG’lar ve onların kurduğu ilçe/il koordinasyonlarıdır. Uygulama tamamen yerelin kendi özgünlüğü içinde, kendi kararlarıyla ilerler. Biz genel merkez olarak sadece sürecin işleyişini takip eder, raporları alır ve gerektiğinde ilgili kurumlara sunarız. Ama sahadaki kararlar yerel ekipler tarafından alınır.


G.E.: Evet, Apaçık Radyo’da Altın Saatler programının ikinci bölümündeyiz. Bugünkü konuğumuz Mahalle Afet Gönüllüleri Acil Müdahale Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Karadayı. Kendisi aynı zamanda afet eğitimleri, arama kurtarma eğitim organizasyonları ve afet/acil durum olaylarında operasyon yönetimi konusunda uzman.

Evet Hüseyin, tüm bu süreçte  merkez örgütlenmesi, diğer illerdeki ve İstanbul’daki örgütlenmeler, mahallelerdeki çalışmalar gibi  karşılaştığınız temel sorunları özetleyebilir misin?

H.K.: Aslında Mahalle Afet Gönüllüleri ilk kurulduğundan bu yana birçok problemle karşılaştık. Ama bu süreç bizi de eğitti. Çünkü afet dediğimiz şey aslında bir problem çözme biçimidir. Riskleri görmek, onları yönetmek, zararı en aza indirmek ve müdahaleyi planlamakla ilgilidir.

Başlangıçta, özellikle sivil savunma dönemlerinde, “Sivillerin bu alanda ne işi var?” gibi yaklaşımlar vardı. Ama zamanla bu, AFAD gönüllülüğüne, genel olarak afet gönüllülüğüne evrildi. Bugün eğer AFAD gönüllülüğünden söz edebiliyorsak, bunda Mahalle Afet Gönüllüleri'nin önemli bir payı olduğunu düşünüyorum. Kurumlar, toplum ve bizler bu süreci birlikte öğreniyoruz. En temel sorunlardan biri, toplumdaki algılar. Toplumun afet yönetimine katılımı çok düşük ve bu da yıllardır oluşturulan "Vatandaş anlamaz, her şeyi devlet yapar" mantığından kaynaklanıyor. Toplum, bu süreçlerin tamamen dışında tutulmuş. Biz ise bu algıyı kırmaya çalışıyoruz ama bu da kolay olmuyor.

Özellikle 6 Şubat depremlerinden sonra şunu daha net görüyoruz: İnsanlar “Büyük deprem olacak, binalar yıkılacak, biz de altında kalacağız, yapacak bir şey yok” diyor. Ama rakamlar başka bir şey söylüyor. 6 Şubat’ta 118 binin üzerinde yaralı vardı. Bunların sadece 12 bini profesyonel arama kurtarma ekipleri tarafından kurtarılmış. Geri kalan 106 binden fazlası ise mahalleli tarafından kurtarıldı. Demek ki aslında yapacak çok şeyimiz var. Bu umutsuzluk algısını mutlaka kırmamız gerekiyor.

Ayrıca medyada depremlerle ilgili tartışmaların toplum önünde, karmaşık teknik terimlerle yapılması da bir sorun. Hangi fay kırılacak, ne zaman kırılacak, kaç büyüklüğünde olacak gibi konular sürekli gündemde. Bu, halkı daha da kaygılandırıyor. Zaten riskli binalarda yaşayan insanlar bir de bu korkularla baş etmek zorunda kalıyor. Bu tartışmalar bilim insanları arasında kalmalı, kamuya aktarılırken daha anlaşılır, yapıcı bir dille anlatılmalı. Yoksa biz sahada topluma sözümüzü anlatmakta zorlanıyoruz.
Kamu kurumları tarafında da sıkıntılar var. Kurumsal ya da kişisel egolar, afet yönetiminin hala yeterince anlaşılamamış olması, belediye, kaymakamlık ya da valilik gibi kurumların "Her şeyi biz yaparız" anlayışıyla hareket etmesi işleri zorlaştırıyor. Bu anlayışı değiştirmeye çalışıyoruz.

Bunun yanında biz bu çalışmaları çok düşük bütçelerle yürütüyoruz. Eğitimler tamamen gönüllülük esasına dayanıyor. Katılan herkes kendi cebinden harcıyor. Bu bir yandan güçlü bir yapı oluşturuyor, çünkü kendi ayakları üzerinde duran bir gönüllülük sistemimiz oluyor. Ama öte yandan bu sürdürülebilir değil. Dünya örneklerine baktığımızda, afet gönüllülüğü kamu tarafından desteklenen bir sistem. Bu çalışmalar, bir kamu hizmeti olarak yürütülüyor. Gönüllüler destekleniyor.
Türkiye’de ise gönüllüye hiçbir destek sunulmuyor. Bizim gönüllülerimiz bu çalışmaları yaparken hem zamanını, hem emeğini, hem de maddi kaynaklarını ortaya koyuyor. Ama bu bir süre sonra bir yük haline geliyor. Gönüllü “Ben bu işe ne katıyorum ama karşılığında hiçbir destek görmüyorum” dediğinde sistemden çekiliyor.

En büyük sorunlardan biri de şu: Türkiye'de gönüllülükle ilgili bir yasal çerçeve yok. Ne bir gönüllü yönetmeliği var ne de gönüllüyü koruyan bir düzenleme. Oysa Japonya’da, Avrupa’da, Amerika’da ve özellikle FEMA’da gönüllülük yasal zemine oturtulmuş durumda. Bu da gönüllülerin hem motivasyonunu artırıyor, hem de çalışmaları sürdürülebilir kılıyor.

Biz bu yapısal sorunları çözebilirsek, afet gönüllülüğünün Türkiye'de çok daha güçlü bir şekilde yayılabileceğine inanıyorum. Elbette sosyolojik olarak her toplumda olduğu gibi farklı anlayışlar, yaklaşımlar var. Ama bunları büyük oranda çözerek ilerliyoruz. Hatta bu tür zorlukların bizi daha da eğittiğini düşünüyorum. Neyin doğru, neyin yanlış olduğunu daha net görmeye başladık. Bu da çalışmalara daha fazla sarılan, daha bilinçli gönüllülerin ortaya çıkmasını sağlıyor.

G. E: Evet, Aziz Bey.

A. Ş.: Evet, merhaba efendim. Benim sorum şu: MAG-AME ile yakından bir ilişkim var ama bazı şeyleri bu platformda biraz daha açmanın faydalı olacağını düşünüyorum. Özellikle mahallede esnafla olan entegrasyon konusunda… Yani esnaf da mahallenin bir parçası ve olası bir afette hem destek verebilir hem de destek bekleyebilir. Belirli meslek gruplarının Mahalle Afet Gönüllüleri ve meşrep kulüplerine katılımı konusunda durum nasıl? Ayrıca bazı meslek odalarıyla iş birliğiniz olduğunu biliyorum. Bu alanda nasıl bir gelişme var?

H. K.: Evet. Aslında biz bu yaklaşımı "bütünleşik afet yönetimi" olarak tanımlıyoruz. Yani sadece kamu kurumları değil, toplumun tüm kesimleri bu yapının bir parçası. Belediyeler, kaymakamlıklar, meslek odaları gibi aktörler kadar, toplumun içindeki her bireyin, esnafın, berberin, bakkalın, manavın, terzinin de sürece dahil edilmesi gerekiyor. Çünkü bunlar o mahallenin bir parçası ve afet anında rol oynayabilirler.

Biz MAG ekiplerini oluştururken belli bir arkadaş çevresinden değil, o mahalleye yayılmış, mümkünse her sokakta bir temsilcisi olabilecek bir yapılanmayı hedefliyoruz. Bu şekilde mahalleyi tanıyan, orada yaşayan kişilerden oluşan bir yapı kurarak sorumluluk duygusunu da güçlendirmiş oluyoruz. MAG ekiplerine esnafı dahil etmek için özel bir çaba gösteriyoruz. Elbette bir ekipte kişi sayısı 30 ile 60 arasında değişiyor. Ama esas olan, MAG’lara verdiğimiz görev: İl ve ilçe düzeyinde hazırlanan afet müdahale planlarının mahalleye uyarlanması. Çünkü ne yazık ki bu planlar genellikle mükemmel görünüyor ama topluma değmiyor. Gerçekçi ve kapsayıcı bir planlama yapılmazsa zararları önleyemezsiniz.

Biz mahalle afet planları hazırlamalarını istiyoruz. Bunun için bir şablon planımız var. Eğitimlerde bu planın nasıl oluşturulacağını anlatıyoruz. Mesela mahalledeki bir doktor, bir eczacı, bir makine operatörü, bir fırıncı bu planlara dahil edilirse bu bir kapasite artışı anlamına gelir. Bu planlar aylık toplantılarda güncelleniyor. Yine bu kapsamda, yıllar önce Türkiye Radyo Amatörleri Cemiyeti’yle yaptığımız bir protokol var. Afet haberleşmesi için amatör telsizciliği yaygınlaştırıyoruz. Çünkü afet anında telekomünikasyon kesilirse haberleşmenin nasıl sağlanacağını önceden planlamak gerekiyor.Yakın zamanda İstanbul Diş Hekimleri Odası’yla bir çalışma yaptık. 6 Şubat depremlerinde 15 bine yakın kişi kurtarıldıktan sonra hayatını kaybetti. Bu da bize kurtarma sonrası yaşatma kapasitemizin artırılması gerektiğini gösterdi. Bu nedenle diş hekimlerini mahalle afet gönüllüsü ekiplerine entegre etmeye başladık. Onlar da bulundukları mahallelerde MAG’lara sağlıkçı olarak dahil oluyorlar.

Benzer bir görüşmeyi Eczacılar Odası’yla da yaptık. Ayrıca avukatlarla, barolarla bir çalışma yürütüyoruz. Çünkü depremlerde enkaz kaldırılırken deliller ortadan kalkıyor, yargı süreçleri sekteye uğruyor. Avukatların MAG ekiplerine dahil olmasıyla bu delillerin kayıt altına alınması sağlanabilir. Yakında Türk Tabipleri Birliği’yle de bir çalışmamız olacak. Şunu net şekilde söyleyebilirim: İstanbul'da 60 bin binanın yıkılması, iki buçuk milyon arama kurtarmacının gerekliliği gibi rakamlar konuşuluyor. Bu kadar arama kurtarmacı yetiştirmek gerçekçi değil. Ama toplumun kendisini harekete geçirirsek, doktorundan fırıncısına kadar organize olursak, bu süreçleri yönetebiliriz.

Yani Mahalle Afet Gönüllüleri sadece risk yönetiminin değil, aynı zamanda afetin ilk 72 saatinde kriz yönetiminin de temelidir. Bizim esas yapmaya çalıştığımız şey bu: Risk yönetimi yoksa kriz yönetimi de olamaz. 6 Şubat’ta krizi yönettiğimizi söyleyemeyiz çünkü krizin bizi yönettiği bir süreç yaşadık. Risk yönetimi yapılmadığı için planlar boşa çıktı. İstanbul’da bu hatayı tekrarlamamak için risk yönetimini bugünden kurmak ve kriz yönetimine dönüşebilecek bir yapı oluşturmak zorundayız.

G. E: Evet Hüseyin son derece önemli bilgiler verdin. Özellikle çeşitli odalarla ilişki gerçekten son derece hayati, esnaf ve çalıştığınız bölgelerdeki fabrikalar, fabrika yönetimleri, çeşitli temsili organları bunlar gerçekten önümüzdeki dönemde bu ilişkilerin geliştirilmesiyle birlikte herhalde afetleri daha hazırlıklı karşılamamız mümkün olacak. 

H. K: Şöyle bir şey ilave edebilir miyim?

G. E: Tabii ki.

H. K: Hocam biz bu son 10 gün içerisinde 4 tane fabrikaya eğitim verdik. Bu fabrikayla kurduğumuz ilişki hani gidip oraya bizim yani zorunlu iş güvenliği kapsamında eğitim talebinde bulundukları zaman biz iş güvenliği kapsamında eğitim vermiyoruz. Gelelim, sizden afet farkındalık eğitimi istiyorlar, verelim bunu size biz ama aynı zamanda MAG'ı anlatalım. Bu sanayilerdeki fabrikalara, yani 300-500 iş çalışan fabrikalara, oraya bütün personellerini, seçmece değil, bütün personellerini çağırıyorlar ve biz orada farkındalık eğitimi veriyoruz. Peşinden de MAG'ı anlatıyoruz. Oturduğunuz mahallelerde MAG eğitimlerine katılın diye çağrı yapıyoruz. Aynı zamanda biz o fabrikaların iş sürekliliklerini de sağlamış oluyoruz böylelikle. Aziz Hocamın çok şey yaptığı, önemsediği şeylerden bir tanesidir iş sürekliliği. Bu afet haberleşmesi alanında. Ama aynı zamanda bu insanlar bir yerlerde oturuyorlar.

Bakın, 23 Nisan’daki depremde bazı fabrikalar üç gün boyunca çalışamadı. Bu, üç günlük iş kaybı demek. Bu da milli ekonomi açısından ciddi bir kayıp. Neden? Çünkü insanlar kaygı duyuyor, endişeleniyorlar. Ama biz onlara şunu söyledik: Eğer biz bu ilişkiyi kurarsak, sizin çalışanlarınız mahallelerinde aynı zamanda Mahalle Afet Gönüllüsü olarak görev alırlarsa, o mahallelerden doğrudan bilgi alabilirsiniz. O insanlar sizin çalışanlarınız, ama aynı zamanda o mahalledeki gözünüz kulağınız olabilirler. Ne durumdalar, başlarına bir şey geldi mi, bu bilgiyi çok hızlı şekilde edinebilirsiniz. Üstelik çalışanlarınızla afet öncesi ve sonrası için bir planlama yaparsanız, iş sürekliliğini de sağlayabilirsiniz. Yani işinize daha az ara verecek, daha çabuk toparlanacaksınız. Şu anda bu konuda birçok yerle görüşüyoruz. Hatta dün Türkiye’nin önemli firmalarından birinin yöneticileriyle bir araya geldik. Haziran ayında 25 kişilik gruplarla toplamda 20 eğitim yapacağız. Yani yaklaşık 800 çalışana Mahalle Afet Gönüllüsü eğitimi vereceğiz.
Bu bence çok önemli bir gelişme. Çünkü bu, MAG’ın artık Türkiye’de doğru anlaşıldığını ve doğru bir yere oturduğunu gösteriyor. Fabrika deyip geçmeyin, oradaki insanlar da toplumun parçası. Mahallelerde yaşıyorlar. Biz onları mahalleye entegre ediyoruz ama aynı zamanda fabrika yönetimlerini de sürece dahil ediyoruz. Böylece o işletmeler MAG’ın bir parçası, bir ortağı haline geliyor. Bu da çok değerli bir kaynak ve iş birliği yaratıyor.

Muzaffer Tunçağ: Sabah İnşaat Mühendisi Odası İzmir Şubesi ve İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin örgütlediği AFET'te engellilerin durumuyla ilgili bir toplantıdaydım. Bu eğitimlerinizde engellilerle ilgili neler yapıyorsunuz, özel.
Bir çalışmayı yürütüyor musunuz? 

H. K: Tabii ki… Mahalle Afet Gönüllüleri eğitimlerinde biz aslında insanları sadece yetiştiriyoruz. Onlara “şunu yapacaksın, bunu yapacaksın” gibi talimatlarla gitmiyoruz. Eğitimi veriyoruz, ardından kendi mahallelerini incelemelerini, sorunları tespit etmelerini ve çözüm üretmelerini istiyoruz. Özellikle üzerinde durduğumuz konulardan biri de kırılgan gruplar: Engelliler, yalnız yaşayanlar, yaşlılar… Hele ki yalnız ve yaşlı olanlar. Mahalle afet gönüllülerinden bu kişileri mahallelerinde tespit etmelerini istiyoruz. Engelli bireylerin aileleriyle birlikte hareket etmelerini, bu ailelere yönelik eğitimler vermelerini öneriyoruz. Ve mutlaka bu bireyleri afet planlarına dahil etmelerini söylüyoruz.

İşte bu yaklaşım sayesinde 23 Nisan’da meydana gelen 6.2 büyüklüğündeki depremde, bu hazırlığı yapmış olan gönüllü arkadaşlarımız hızlıca organize oldular. Yalnız yaşayanların ve engellilerin evlerine giderek durumlarını kontrol ettiler. Hasarlı binalarda yaşayan engellileri hemen tahliye ettiler. Çünkü nerede yaşadıklarını biliyorlardı, aileleriyle zaten irtibat halindeydiler. Yani bu çalışma sadece teknik bir plan değil, aynı zamanda toplumun en kırılgan kesimlerini kapsayan bir dayanışma ağı. Ve bu da Mahalle Afet Gönüllülüğü’nün en önemli parçalarından biri.

G. E: Peki, Silivri depremi oldu, MAG-AME ne yaptı ve ona bağlı kuruluşlar neler yaptılar? Bir kısaca bunu da özetleyebilir misin?

H. K: Aslında Silivri depremi bizim için bir tür tatbikat oldu. Binalar yıkılmadı, hasar çok büyük değildi ama karşılaşabileceğimiz sorunları net bir şekilde gördük: İletişim, haberleşme, ulaşım, beslenme, barınma… Tüm bu alanlarda ciddi problemler yaşadık. Ve şunu fark ettik: Bu depremin sadece yüzde birini bile yaşamış olsak, bizim için büyük bir kriz demek. Yedi ve üzeri büyüklükte, yıkıcı bir depremde nelerle karşı karşıya kalacağımızı bir kez daha görmüş olduk.

6 Şubat’ta da bunları gözlemlemiştik ama İstanbul’da bizzat yaşamamıştık. O depremin psikolojik etkisi büyüktü, ama 23 Nisan’da bu etkiyi doğrudan yaşadık. Depremin ilk sarsıntısının ardından ekiplerimiz çok hızlı bir şekilde harekete geçti. İlk bir saat içinde 800’ün üzerinde MAG gönüllümüz İstanbul’un tüm ilçelerinde sahaya indi, telsiz ve WhatsApp üzerinden iletişim kurdu. Beylikdüzü’ndeki Merkez Koordinasyon’da dijital sistemleri devreye aldık, tüm ilçelerle irtibat sağladık. Ve bu süreçte İstanbul'da yıkılan bir bina olmadığı bilgisini doğru ve hızlı şekilde AFAD'a ilettik.

Akşam saatlerine gelindiğinde 2.000’in üzerinde MAG gönüllüsüyle üç gün boyunca AFAD koordinasyonunda çalışmaları sürdürdük. Toplanma alanlarında halkın ihtiyaçlarını karşılayanlar yine mahalle afet gönüllüleri oldu. Kaosu büyük ölçüde önleyebildiğimiz mahalleler oldu. Ancak bütün İstanbul için bunu söyleyemeyiz. Bu da bizim için önemli bir veri: İstanbul’un her mahallesinde MAG ekiplerinin olması gerektiğini bir kez daha gördük. Çünkü sıfırıncı dakikadan itibaren sahada olmak, veri aktarmak, ilk müdahaleyi gerçekleştirmek kritik önemde.

Anadolu Yakası’nda telsiz haberleşmesini Türkiye Radyo Amatörleri Cemiyeti’nin Adalar ve Kadıköy Şubeleriyle sağladık. Avrupa Yakası’nda ise Beylikdüzü’ndeki Telsiz Radyo Amatörleri Şubesi üzerinden iletişimi kurduk. İki yakadaki sistemleri birleştirerek %50 performansla çalışan bir altyapıyı aktif ettik. WhatsApp kesilmediği için performansımızı %100’e çıkarabildik. Ama yine de iletişim konusunda daha çok yol almamız gerektiğini gördük. Bu alandaki gelişimi, MAG ve TRAC arasındaki protokollerle güçlendirmeyi planlıyoruz.

Ayrıca sahada çok sayıda yaralıya ilk müdahalede bulunduk. Camdan atlayanlara, atlamaya çalışanlara müdahale ettik, onları sakinleştirdik. Bunlar küçük gibi görünse de afetin ilk anında hayat kurtaran çok önemli müdahalelerdi.

G. E: Çok çok teşekkürler Hüseyin Karadayı. Aslında belediyelerle, valilikle ve mahalle muhtarlarıyla ilişkiyi de soracaktık ama onu bir başka programa bırakıyoruz. Çünkü zamanımızı doldurduk. Verdiğin bilgiler için, yürüttüğünüz çalışmalar için hepinize çok teşekkürler.